Öylesine bir gündü yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi… Kaç gece beklemiştim seni.Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum.kaç gece yalnızlık sancısı ile kıvranıp durmuştum.Öyle acımasızdı ki geceler gökte ki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana.Yine de her şeye değerdi bekleyişim.Bütün yollar sana çıkıyordu ; ama ,ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.

Aylar geçmişti hep vardın ; ama bir tek o an yanımdaydın. Biraz yabancıydın bana biraz da tanıdık. Şaşkındık şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkartmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize benzer izler arıyorduk bakarken.

Ne çok duymuştum sesini; ama,sanki ilk de kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu. Düştükçe gülüşün yüzüne,sessiz olan her şey konuşmuştu içimde. Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp “Sen aylardır beklenen, sen yıllardır özlenensin “ demek istiyordum.Hava serin değildi ama ben titriyordum.

Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey olurdu ,sözcükler ağzımda donuyordu.Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun.Biraz önce titreyen ben artık terliyordum.Aşktı bu biliyordum ; ama bunu kendime bile itiraf edemiyordum.


Fındık fıstık